Afyon DEM krizi, hasar-tespit raporu…

CHP’de son 3 gündür yaşanan bir Afyon-DEM parti krizi var.

Bu krizin birkaç ayağı var.

Afyon Adayı Burcu Köksal’ın “Seçildiğimde belediyenin kapıları DEM Parti hariç her partiye açık olacak” cümlesiyle başlayayım:

Bir belediye başkanı, her parti, her görüş, her inançtan vatandaşa hizmet etmek zorundadır.

Ancak bu söz belediyeyi birlikte yönetmeyeceğiz anlamında söylendiyse o zaman Burcu Köksal’ın bu cümleyi kullanma ihtiyacını neden duyduğuna bakmak gerekiyor.

CHP ile DEM Parti arasında bir uzlaşı var, DEM Parti İstanbul’un 22 ilçesinde aday çıkarmadı, medyada çıkan haberlere göre CHP; toplam 10 ilçede, 31 belediye meclis üyeliğini DEM’e verdi.

Sonuçta ortada “Kent Uzlaşısı” adı altında bir ittifak var ve milliyetçi duyguların yüksek olduğu bir şehrin adayı da kendi durumunu açıklamış olma ihtiyacı duyabilir.

★★★

Bu krizde en ağır hasarı alan isim Ekrem İmamoğlu oldu aslında.

Burcu Köksal, parti hiyerarşisi içerisinde Grup Başkanvekili ve milletvekili olarak Ekrem İmamoğlu’ndan daha üst bir pozisyonda.

İmamoğlu’nun Köksal için kurduğu “Ya kendine başka bir iş bulacak ya da bir başka parti bulacak onu söyleyeyim” cümlesi kötü bir cümle.

CHP’de kimin siyaset yapıp kimin siyaset yapmayacağına partinin disiplin kurulu karar verir.

Burcu Köksal konumu itibariyla Yüksek Disiplin Kurulu’nun yargılayabileceği birisi ve onun bu kurula sevkine de parti meclisi karar verir.

İstanbul’da yeniden seçilip 2028’de, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olmak isteyen birisinin tek adam olarak racon kesmesi, partinin seçilmiş genel başkanı, seçilmiş parti meclisi üyelerini ve tüzüğü de çiğnemesi anlamına gelir.

Kesintisiz 23 yıldır iktidarda olan ve girdiği her seçimi kazanmış Cumhurbaşkanı’na tek adam eleştirisi yöneltip, tek seçim zaferiyle partinin tek karar vericisi gibi bir söylem geliştirmek hatalı bir davranış biçimi.

İmamoğlu’nun İstanbul’da seçim kazanmış olmaktan kaynaklanan bir özgül ağırlığı var ama o ağırlığın sıklet merkezi de yine CHP.

Parti yönetimini ve hiyerarşisini yok saymak İmamoğlu’nun 2028’deki CHP adaylığını zora sokabilir.

★★★

Fakat asıl konuşulması gereken nokta CHP’deki ideolojik sorun.

DEM’le iş birliğine tepki gösteren CHP’liler, partide etkin konumda olan 10 Aralıkçılar ne istiyor pek fikir sahibi değil.

Hazırladıkları anayasa taslağından Türk kelimesini kaldırıp, federatif sistemle yönetime göz kırpmış bu ekip, CHP’nin 6 Ok’undan biri olan milliyetçiliği tamamen dışlıyor.

Bize bu paketi evrensel sosyal demokrasi diye sunuyorlar, alakası bile yok.

Her ülkede sosyal demokrat partilerin program ve fikirleri ayrıdır, PASOK, Yunanistan’ın en milliyetçi sosyal demokrat partisidir.

İngiliz İşçi Partisi’yle, Alman Sosyal Demokrat Parti’nin programları birbiriyle uyuşmaz.

Küreselcilerin, NATO’nun mızrak ucu olanların, FETÖ liderine “modern zaman şamanı” diye övgüler düzüp, 5 yıl CHP Genel Başkan Yardımcısı olanların niyeti CHP’yi ele geçirip, Mustafa Kemal Atatürk adını kullanarak, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti yıkmak.

Bunun için de CHP seçmeninin Erdoğan karşıtlığını kullanıyorlar.

Yeni bir parti kursalar yüzde 1 bile oy alamayacaklarını bildikleri için Atatürk’ün adının arkasına saklanıyor, CHP’de çörekleniyorlar.

★★★

Tüm bu yaşananlar için sadece yeni genel başkan Özgür Özel’e kızmak haksızlık olur.

10 Aralıkçıları CHP’ye alan, sağın yok olacak partilerine 37 vekillik veren, merkez sağdan her geleni parti yönetimine alan, parti kasasını teslim eden, ağzından düşürmediği İstanbul Sözleşmesi’ni, Saadet Partisi korkusundan ortak vaatlerin içine koyamayan, kayyuma hayır derken, Kandil’in aday belirleme sürecine itiraz edemeyen, yüzde 2,3 oy alan Zafer Partisi’ne 3 bakanlık ve MİT Başkanlığı veren Kılıçdaroğlu’nun icraatı.

★★★

CHP’nin bilinen tek ideolojisi Erdoğan’ı sevmeyen arkamızda toplansın ideolojisi oldu.

Mustafa Kemal Atatürk adını kullanıyorsanız aynı anda DEM kadar Kürt milliyetçisi, Zafer Partisi kadar Türk milliyetçisi, Saadet Partisi kadar muhafazakâr, Ali Babacan’ın DEVA’sı kadar küreselci olamazsınız.

CHP’li bir aday bir gün Türkiye’de Cumhurbaşkanı seçilebilir elbette ama bu kimliksiz ve ideolojisi karışık rehin alınmış haliyle ülkeyi yönetebilir mi, orası tartışmalı…